بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ

24 Ağustos 2014 Pazar

ŞİRK ve KÜFÜR: Kadının Namazı

ŞİRK ve KÜFÜR: Kadının Namazı: أَلنِّسَاءِيَّاتْ KADININ NAMAZI EVİNDE OLMALIDIR -2 صلاة المرأة في بيتها -25 الحديث الخامس والعشرون : عَنْ أُمِّ حُمَيهدٍ امهرَأَةِأَبي ...

28 Şubat 2014 Cuma

ECEL MESELESİ

Soru:
Maktul eceliyle mi ölmüştür, yoksa katil ecelini dolmadan kesmiş midir?
Cevap:
Maktul ve diğer ölüler, ecelleri dolmadan ölmezler. Hiç kimse de önceden belirlenmiş ecelinden sonra ölmez. Hatta diğer hayvanların ve ağaçların da öne alınamaz ve ertelenemez ecelleri vardır. Çünkü bir şeyin eceli, ömrünün sonudur. Bir şeyin ömrü de hayatta kalış süresidir. Buna göre, ömür, hayatta kalış müddeti, ecel de ömrün sona ermesi demektir.
Sahihi Müslim’de ve başka kaynaklarda peygamber efendimizin (s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Allah, gökleri ve yeri yaratmazdan elli bin sene önce, mahlûkatın kaderlerini belirlemişti. O sırada Allah’ın arşı suyun üzerindeydi.” (Müslim, Kader, 16)
Sahihi Buhari’de ise peygamberimizin (s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edilir:
“Allah vardı ve Ondan önce hiçbir şey yoktu. Arşı suyun üzerindeydi. Her şeyi zikirde yazdı. Gökleri ve yeri yarattı.-rivayetin bir diğer versiyonunda lafız şöyledir:- sonra gökleri ve yeri yarattı.” (Buhari, Bed’ul halk, 1)
Yüce Allah bir ayette şöyle buyurmuştur:
وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللّهُ النَّاسَ بِظُلْمِهِم مَّا تَرَكَ عَلَيْهَا مِن دَآبَّةٍ وَلَكِن يُؤَخِّرُهُمْ إلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى فَإِذَا جَاء أَجَلُهُمْ لاَ يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلاَ يَسْتَقْدِمُونَ
Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları takdir edilen bir müddete kadar erteliyor. Ecelleri geldiği zaman onlar ne bir saat geri kalabilirler ne de öne geçebilirler.(Nahl, 61)
“Ecelleri geldiği zaman onlar ne bir saat geri kalabilirler ne de öne geçebilirler.” (Nahl, 61)
Daha olmadan, Allah, olanı bilir. Bunu yazmıştır da. Şunun karın ağrısıyla, şunun zatulcenab hastalığıyla, şunun yıkıntı altında kalarak veya boğularak, yahut başka sebeplerle öleceğini bilir. Şunun, zehirlenerek veya kılıçla yahut taşla ya da başka bir şeyle öldürüleceğini bilir.
Allah’ın bütün bunları bilmesi ve yazması, hatta her şeyi dilemesi ve her şeyi yaratması, kişilerin bunlardan dolayı övülmelerine, yerilmelerine, sevap kazanmalarına veya cezalandırılmalarına engel değildir. Bilakis, Allah yolunda cihad eden kimse gibi, bir insan, Allah’ın ve resulü’nün emri uyarınca birini öldürürse, bundan dolayı sevap kazanır. Yol kesenlerin ve saldırganların yaptığı gibi, bir kimse de Allah ve resulü’nün haram ettiği şekilde birini öldürürse, bundan dolayı cezalandırır. Kısas olayında olduğu gibi, mübah olarak birini öldürürse, ne sevap kazanır, ne de ceza görür. Ancak bu bağlamda iyi ya da kötü bir niyet taşımış olması başka.
İki türlü ecel vardır:
1 -Allah'ın bildiği mutlak ecel...
2 - Şartlara bağlı ecel....
Bununla, peygamber efendimizin (s.a.v.) şu sözlerinin anlamı anlaşılmış oluyor. Buyuruyor ki:
“Kim, rızkının genişlemesinden ve yaptığı hataların unutulmasından hoşlanıyorsa, sıla-ı rahimde bulunsun, akrabalık bağlarını gözetsin.” (Buhari, Buyû, 12; Müslim, Birr, 20-21; Ebu Davud, Zekat, 45)
Çünkü yüce Allah, meleğe şöyle emretmiştir:
Ecelini yaz. Ama sıla-ı rahmi gözetirse, ona fazladan şu kadar ömür vereceğim....
Melek, ömrün uzatılıp uzatıl-mayacağını bilmez. Fakat Allah, işin nereye varacağını bilir. Bu sonuç da gerçekleştiği zaman, ecel ne bir saat ileriye alınır, ne de bir saat ertelenir.
Eğer maktul öldürülmeseydi....
Bazı Kaderiyeciler:
Yaşardı, demişlerdir. Sebeplerin etkinliğini olumsuzlayanlardan bazıları da: ölürdü, demişlerdi. Her iki yaklaşım da yanlıştır. Çünkü yüce Allah, onun katlen öleceğini biliyordu. Eğer bilinenin aksi takdir edilmiş olsaydı, bu, olmayanın takdir edilmesi olurdu. Eğer olsaydı, ne şekilde olursa olsun, olurdu. İnsanların bazısı bunu bilebilir. Bazısı da bilmeyebilir. Allahın bilgisinin, onun öldürülmeyeceğiyle ilgili olduğunu varsayalım. Ölümünün aynı vakitte takdir edilmiş olması mümkün olduğu gibi, başka bir zamana kadar yaşamasının takdir edilmiş olması da mümkün olurdu. Dolayısıyla olmayanın takdirine dair kesin bir şey söylemek cehalet göstergesidir.
Bu tıpkı şöyle demeye benzer:
eğer şunu yemeseydi, kendisine rızık takdir edilmemiş olurdu ve ölürdü. Ya da kendisine başka bir rızık takdir edilirdi. Bu, şöyle demeye de benzer:
“Eğer falan adam falanca kadını gebe bırakmasaydı, acaba kadın kısır mı olurdu, yoksa başka bir adam mı onu gebe bırakırdı?
Ya da şu toprak ekilmeseydi, acaba, başkası mı onu ekerdi, yoksa, ekilmeyen ölü bir toprak mı olurdu? demeye benzer. Yahut şöyle demeye benzer:
Şu adamdan Kur’an öğrenen adam, eğer Kur’an’ı ondan öğrenmeseydi, acaba başkasından mı öğrenirdi, yoksa Kur’an’ı hiçbir zaman öğrenemez miydi?
Bu gibi örnekleri çoğaltmak mümkündür.

23 Şubat 2014 Pazar

Yalan Söylemenin Câiz Olduğu Yerler

261) Yalan Söylemenin Câiz Olduğu Yerler

İnsan ve topluma büyük değer veren dinimiz mevcut şartlar içinde en ideal toplum ve cemaatı oluşturmanın esaslarını getirmiş bulunmaktadır. Böylece birbirini seven, birbiriyle iyi geçinen cemaat ruhuna sahip bir ümmet gerçekleştirilmiş olmaktadır. Aşağıdaki hadis-i şerifte göreceğimiz üzere üç halde yalan söylemeye ruhsat verilmiş olması yalanı helal kılmak anlamında değildir. Yalan yalandır ama taşıdığı gayeler ve varmak istediği hedefler bakımından söyleyenin cezaya çarptırılmayacağı bildirilmektedir. Yalanın meydana getireceği dostluk olmaz olsun denilemez. “İş bitirip ümmetin huzurunu sağlayan yalan fitnelere sebep olan doğrudan daha iyidir.” Allah’ın istediği bir maksada ulaşmak mübah ise, yalan da mübahtır; vacip ise, yalan söylemek de vaciptir. Bir zalimin öldürmek istediği bir insanı diğer bir müslümanın zulmü önlemek için saklaması veya yalan söylemesi vacip olur.( 1)

1550. Ümmü Külsûm radıyallahu anhâ’dan Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittiği nakledilmiştir:
"İnsanların arasını düzeltmek maksadıyla birinden ötekine uygun sözler taşıyan (veya hayırlı konuşan) yalancı sayılmaz."(2)

Müslim'in rivayetinde(3) şu ifadeler yer almaktadır:

Ümmü Külsûm şöyle dedi:

"Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in, şu üç hal dışında, halkın yalan söylemesine ruhsat verdiğini hatırlamıyorum:
  1. Harbte, 
  2. Kişilerin arasını düzeltmekte, 
  3. (Aile dirliğini sağlamak için) kocanın hanımına, hanımın kocasına söylediği sözlerde." 
_________________
Kaynak:
(1)-Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 449.
(2)-Buhârî, Sulh 2; Müslim, Birr 101. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 50; Tirmizî, Birr 26.
(3)-Birr 101.251’de geçmişti.

mehmet selim polat

22 Şubat 2014 Cumartesi

Gıybetin Mübah Olabileceği Haller

256) Gıybetin Mübah Olabileceği Haller

Bu bölümdeki beş hadis-i şerif ve İslamın bu konudaki hükümlerinden zulüm gören kimsenin zulüm gördüğü kimseyi şikayet etmesinin gıybet olmayacağını, kötülüğün önlenmesi için yardımlaşılırken bunun bu kötülüğünü önleyelim denilmesi, dünürlük, ortaklık, komşuluk vb. işlerde danışılan kimsenin bildiğini gizlememesi öğüt ve nasihat maksadı güdülen tavsiyelerin hepsinde günahkarlığı ve bid’atçiliği açık olan kimsenin içinde bulunduğu halleri söylemek, bir de tarif için topal, aksak, şaşı diyerek tanıtma yollarının gıybet sayılmayacağını öğreneceğiz. (1)

1534. Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre bir adam Hz. Peygamber’in yanına girmek için izin istedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber:
– “Kabilesinin kötü adamıdır ama, izin verin ona” buyurdu.(2)
1535. Yine Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Falan ve falanın dinimizden birşey bildiklerini sanmam.”(3)
1536. Fâtıma Binti Kays radıyallahu anhâ şöyle dedi:

Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldim ve:
– Ebü’l–Cehm ve Muâviye İbni Ebû Süfyân beni istiyorlar (ne dersiniz) dedim. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Muâviye malı olmayan fakirin biridir. Ebü’l–Cehm ise, sopasını omuzundan indirmez” buyurdu.(4)

Müslim’in bir rivâyetinde “Ebu’l–Cehm, kadınları çokca döven biridir” ifadesi bulunmaktadır.
* Mübah olan yani söylenebilen gıybet türü şu yollarda caizdir:

1. Zulme uğrayanın kendisine yardımcı olabilecek kimseye yapılan açıklama,
2. Kötülüğün önlenmesi için yetkililere o işten alıkonulması için haber vermesi,
3. Müslümanı şerden sakındırmak ve iyiliğini istemek için nasihat,
4. Fasık ve bid’atçılığı açık olan kimsenin durumunu anlatmak ve ihbar için,
5. Bir insanı tarif edebilmek için kör, şaşı, topal, çolak vb. ifadeler,
6. Dünürlük, ortaklık, komşuluk vb. işlerde doğru bildiğini söylemek,
7. Hadis ravisi durumunda olan bir kimsenin durumunu ihbar etmek veya dini bid’atçı bir kimseden öğrenmeye çalışan talebeye nasihat ederek o kimsenin durumunu söylemek gıybet sayılmaz.
8. Müslümanları uyarmak ve muhtemel zararlardan korumak maksadıyla bazı kimseler hakkında bazı bilgileri açıklamak da gıybet sayılmaz.
9. Peygamberimiz 1533 nolu hadis ile din hakkında bilgisi olmayanların halkı yanıltmasını önleyici açıklama yaptığını da görüyoruz. 1534 nolu hadiste ise dünürlük yapan bir kimsenin gerçek bildiği yönünü bildirmesi gerektiğini öğreniyoruz. (5)

1537. Zeyd İbni Erkam radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in maiyyetinde bir sefere çıkmıştık. Müslümanlar büyük bir yokluk ve sıkıntı içindeydi. Asker arasında bulunan Abdullah İbni Übey, yandaşlarına:

– Allah’ın elçisinin çevresindekilere sakın bir şey vermeyin ki, onu terketsinler. Eğer Medine’ye dönersek, güçlü olanlar güçsüzleri oradan mutlaka çıkarıp atacaktır, dedi.

Ben de gidip bu olayı Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e haber verdim. Peygamber aleyhisselâm Abdullah’a adam gönderip durumu soruşturdu. O böyle bir söz söylemediğine dair yemin üstüne yemin etti. Bunun üzerine sahâbîlerden bazıları “Zeyd, Hz. Peygamber’e yalan söyledi” dediler. Allah Teâlâ, benim doğru söylediğimi tasdik eden “Münâfıklar sana geldikleri zaman…” diye başlayan Münâfıkûn sûresi’ni Nebî sallallahu aleyhi ve selleme indirinceye kadar, onların bu sözlerinden dolayı son derece üzüldüm. Daha sonra, Hz. Peygamber kendilerine istiğfar etmek için onları davet etti, fakat onlar buna da yanaşmadılar.(6)

* Münafikun suresinin sebeb-i nüzulu olan bu hadise Zeyd’i tasdik edip münafıkların kesin yalan söylediklerini haber veren bu sure gelince, peygamberimiz Zeyd’i çağırıp kulaklarını okşayarak, “Allah kulaklarını doğruladı” buyurmuştur. Cephede ve diğer zamanlarda İslam ordusu aleyhindeki söz ve faaliyetleri komutana haber vermek gereklidir. Münafıklığı belli olan kimselerin söz ve davranışlarını yetkililere ulaştırmak gıybet değildir.(7)

1538. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Ebû Süfyân’ın hanımı Hind, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e:
– Ey Allah’ın Resûlü! Ebû Süfyân çok cimri bir adam. Onun haberi olmadan benim aldığım dışında bana ve çocuğuma yetecek derecede bir şey vermiyor. (Benim bu yaptığım doğru mu? ) dedi. Hz. Peygamber de:
– “Örfe göre kendine ve çocuğuna yetecek kadar al!” buyurdu.(8 )
* Bir durum hakkında fetva almak veya o işte ne yapılacağını öğrenmek için bir kimseyi içinde bulunduğu vasıflarla anmak da gıybet değildir. Ailenin reisi örfe göre hanımının ve çocuklarının nafakasını temin etmekle yükümlüdür. (9)


Kaynak:
1-Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 441.
2-Buhârî, Edeb 38, 48; Müslim, Birr 73. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 5.
3-Buhârî, Edeb 59.
4-Müslim, Talâk 36. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Talâk 39; Tirmizî, Nikâh 38; Nesâî, Nikâh 22.
5-Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 441-442.
6-Buhârî, Tefsîru sûre (63), 1; Müslim, Sıfâtü’l–münâfıkîn 1. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru sûre (63).
7-Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 442.
8-Buhârî, Büyû’ 95, Nafakât 4, Menâkıbü’l–ensâr 23; Müslim, Akdiye 7, 8, 9. Ayrıca bk. Nesâî, Kuzât 31; İbni Mâce, Cihâd 13.
9-Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 442.
                                mehmet selim polat

Blog Listem

  • FİLİSTİNİN TAPUSU.BİZİM ELİMİZDE - 2014 YILINDAN BER, İSRAİLİN UÇAK YAKITI TÜRKİYEDEN GİDİYOR.ÜZGÜNÜM. İSRAİL İŞGALCİFİR.GELDİĞİYERE SÜRÜLMELİ. ERDOĞAN,KUDÜSÜ İSRAİLE SATTI.>>https://yo...
    4 ay önce
  • ŞİRK ve KÜFÜR: Kadının Namazı - ŞİRK ve KÜFÜR: Kadının Namazı: أَلنِّسَاءِيَّاتْ KADININ NAMAZI EVİNDE OLMALIDIR -2 صلاة المرأة في بيتها -25 الحديث الخامس والعشرون : عَنْ أُمِّ حُمَيهدٍ ا...
    9 yıl önce
  • İSLÂM’DA LAİKLİK YOKTUR - İSLÂM’DA LAİKLİK YOKTUR .إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ Allah katında tek Din İslâmdır. Laiklik; geniş ve basit tanımı ile, dinin siyasal ha...
    10 yıl önce
  • İSLÂM’DA LAİKLİK YOKTUR - * İSLÂM’DA LAİKLİK YOKTUR * .إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ Allah katında tek Din İslâmdır. Laiklik; geniş ve basit tanımı ile, dinin siyasal h...
    10 yıl önce
  • REÇETE-şiir - Ey yüksek sosyeteye mensup modacı hanım, Eğlence zümresinin başının tacı hanım, Bu metod ki, sizlerin müsbet ilâcı hanım: Dışının görünüşü içinin aynasıd...
    10 yıl önce
  • SAAT KODLARI - http://sitene-kod-ekle.tr.gg/saat-kodlar&%23305;-flashl&%23305;--k1-.oe.rnekli-k2-.htm
    13 yıl önce
  • Manyaklara Güzel Cevap - ÖRTÜNMEK İSLAMIN EMRİDİR. CHP'den,İSLAM DİNİNE HÜCUM CHP Deşifre Olmuştur Bunlar,Türbanlıyı mahkemeye veriyor,Çarşaflıya rozet takıyor.Halkı aldatıyorlar.
    13 yıl önce
  • HIRİSTİYANLAR PİSLİKTİR SEVİLMEZ - وَقَالُواْ لَن يَدْخُلَ الْجَنَّةَ إِلاَّ مَن كَانَ هُوداً أَوْ نَصَارَى تِلْكَ أَمَانِيُّهُمْ قُلْ هَاتُواْ بُرْهَانَكُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ *(BAKAR...
    13 yıl önce
  • Hıristiyanlar Sevilmez - وَقَالُواْ لَن يَدْخُلَ الْجَنَّةَ إِلاَّ مَن كَانَ هُوداً أَوْ نَصَارَى تِلْكَ أَمَانِيُّهُمْ قُلْ هَاتُواْ بُرْهَانَكُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ *(BAKAR...
    13 yıl önce
  • Hak Din İslamdır - *HAK DİN.TEK DİN.İSLAMDIR.* (ÂLİ IMRÂN suresi 19. ayet) إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذِينَ أُوْتُواْ الْكِتَابَ إِلاَّ مِن...
    13 yıl önce
  • İki Yüzlülük - 259) İki Yüzlülüğün Kötülenmesi Bu bölümdeki bir ayet ve iki hadis-i şeriften insanların iki yüzlülüklerini herkesten gizleyebileceklerini, fakat Allah’tan...
    14 yıl önce
  • İki Yüzlülük - İki Yüzlülüğün Kötülenmesi 259) İki Yüzlülüğün Kötülenmesi Bu bölümdeki bir ayet ve iki hadis-i şeriften insanların iki yüzlülüklerini herkesten gizleyebile...
    14 yıl önce
  • HUDÛD (İSLAM CEZA HUKUKU) - 15: HUDÛD (İSLAM CEZA HUKUKU) *BÖLÜM: 1* *Ø** KENDILERINDEN KALEM KALDIRILAN, CEZA VERILMEYEN KIMSELER VAR MIDIR?* *1423-* Ali (r.a.)’den rivâyete göre,...
    14 yıl önce
  • SAPIKLIĞA DÜŞEN KAVİMLERİN GÖRÜŞLERİ - Şimdi bizim sapık kavimlerin rububiyetle ilgili görüşlerini incelememiz Kur’an-ı Kerim’in onları hangi noktalardan ve niçin reddetme yoluna gittiğini ve b...
    15 yıl önce
  • Demokratik çalışma ve amel ilişkisi - *Demokratik Çalışma ve Amel ilişkisi :* İslam adına , müslüman olarak belli bir partinin çalışmalarına katılan kimselerin yaptıkları bu iş, sıhhat şartl...
    15 yıl önce
  • İBNİ TEYMİYYE-8.CİLT - بســـم الله الرحمن الرحيم "(İyi bilinmelidir ki) Allah'ın dostlarına hiçbir korku yoktur ve onlar üzülecek de değildirler. Onlar, iman edip (gerektiği gi...
    15 yıl önce
  • Çay Sohbeti - *İBN-İ TEYMİYYE** ve İBN-İ TEYMİYYE-7.Cilt ve İBNİ TEYMİYYE-8.CİLT* *İslâm Güneşi,Mekke'den Doğar.Dünyayı Aydınlatır.* *İslâm Bahçesinde,Dinî Yazı,Resim ve...
    15 yıl önce
  • Lanetlikler - الحديث الرابعوالثمانون عن أبي هريرة رضي اللّه عنه قال لَعَنَ رسولُ اللَّهِ صلى اللَّه عليه وسلّم مُخَنَّثِي الرِّجالِ الذينَ يتَبَّهونَ بالنِّساءِوالمُتَ...
    15 yıl önce

Koş aslanım koşRunningZalimin gücü mazluma yeterJeepScreamerDuel GunsZalimProudBible 2

Site